Modern dünyanın nimetleri, bize sundukları belli. Bizlere düşen, bu nimetlerden yeterince faydalanmak, çağın gereklerini yerine getirmek. Bu açıdan üzerimize düşen pek çok yükümlülük var doğal olarak. Bunlardan belki de en önde gelenlerden biri temizlik hiç şüphesiz. Kişisel hijyenine yüksek bir özen gösteren ve çağdaş toplumların belli temizlik standartlarına uygun hareket etmesi gerekenlerden biri olarak, genellikle yeterince zaman ayıramadığımız banyoya, âdeta bir tür çağdaşlık manifestosu ve hatta ve hatta belki de göstergesi olan bu ritüelin verimli bir şekilde gerçekleştirilmesine büyük önem veriyorum ben.
Kişisel inancım, modern bireylerin belli aralıklarla ve gerektiğince sık bir şekilde bedenlerini temizlemesinin önemli bir gereklilik olduğu yönünde. Bu doğrultuda hepimiz sık sık yıkanmalı, günlük hayatın üzerimize çökerttiği pisliklerden arınıp özümüze dönmeliyiz. Tamam, bunun belli bir çaba gerektirdiğinin ve zaman zaman insanların on beş günde bir yıkanmak ve her ne olursa olsun en azından dört beş günde bir olmak kaydıyla ellerini yıkamak gibi temel ve vazgeçilmez gereksinimleri bile göz ardı edebildiklerinin ben de farkındayım ama bunu kırmalı, üzerimizdeki bu tembellikten kurtularak temizliğimize gereken özeni göstermeliyiz.
Hmm… banyo diye buna derim ben!
Bu düşünce doğrultusunda, şahsen her hafta yıkanmaya ve ellerimi de en azından dört beş günde bir sabunla yıkamaya önem veriyorum. Kişisel mottom ise her şeyi açık seçik ortaya koyacak netlikte: On beş günde bir yetmez ve bu iş sabunsuz hayatta olmaz!
Ama bunun oldukça masraflı bir şey olduğu da şüphe götürmez bir gerçek. Suyuydu, gazıydı, köpüğü ya da sabunuydu derken işin astarı yüzünden pahalıya geliyor ve bu durum, birçoklarımızın gereken sıklıkta, yani haftada bir yıkanmasına bile engel olabiliyor.
İşte toplumdan alınanların topluma geri verilmesi prensibini benimsemiş biri olarak, bu masrafın belli bir oranda azalmasını sağlamak ve haftada bir yıkanmanızı mümkün kılacak bir çözümü paylaşmak istiyorum: Evde sabun yapımı.
Bu yazının sonuna kadar dayanabilenleriniz, belki de hayatlarını ve hayata bakışlarını sonsuza dek değiştirecek yeni bir çözüme kavuşmuş olacaklar. Bu büyük hizmet yetmezmiş gibi, yazının sonunda ideal bir banyonun nasıl olması gerektiğiyle ilgili ipuçlarına da yer vereceğim.
Öncelikle şunu ifade etmeliyim ki çeşit çeşit sabun ve çeşit çeşit sabun tarifi var. Türk siteleri ne yazık ki bu tarifler açısından oldukça kısırlar ancak konu ilginizi çeker de internette biraz dolanacak olursanız bir sürü farklı tarif bulabileceğinizi söyleyebilirim. Bu dolaşma ve tarif toplama işi kıymetli eşimin omuzlarında gerçi ama internet gezilerimizde anne sütünden sabun tarifine bile rastladığımızı söyleyebilirim.
Neyse, gevezeliği bir kenara bırakıp, özellikle temizlemenin yanı sıra hem ruhu hem de cildi nemlendirmeyi hedefleyen bu sabundan 500 gr elde etmek için kullanacağımız malzemeleri sıralayayım önce:
- Hindistancevizi yağı 150 gr
- Zeytinyağı 190 gr
- Palmiye yağı 50 gr
- Tatlı badem yağı 25 gr
- Karite yağı (Shea butter yani) 50 gr
- Hintyağı 25 gr
- Avokado yağı 10 gr
- Su 188 gr
- Sukostik (kostik) 75 gr
- Aloe vera jeli 25 gr
Başlangıçtaki çok da başarılı olmayan deneyimlerimiz, bu işte hassas ölçüm yapabilmenin kritik bir öneme sahip olduğunu gösterdi bize. İşin içinde kimya olduğundan, bütünü oluşturan parçaları hassas bir şekilde ölçmek lazım. Nasıl ki en azından on günde bir yıkanmaya özen gösteriyorsak, içerikte yer alan maddeleri de doğru oranlarda eklemeye ve toplumsal arınmanın belki de en temelinde yer alan bu aşamada aklımıza eseni yapmamaya dikkat etmeliyiz.
Diğer bir hassas konu da sudkostik ya da kostik adı verilen temel malzemenin son derece zehirli ve yakıcı bir şey olduğu. Prensip olarak, sabun yapılan hiçbir malzemenin başka herhangi bir yerde kullanılmaması gerekiyor. Özellikle de mutfak malzemelerini bu iş için kullanmayı düşünüyorsanız, o alet edevatı ya da tabak çanağı bir kenara ayırmalı ve sadece sabun yaparken kullanmalısınız.
Tabii ki pek çok teknik, pek çok farklı yöntem var. Ben bunlardan sadece birini anlatıyorum, unutmayın. İlginizi çekerse ve siz de kendi sabununuzu yapmayı düşünürseniz, internetten her türlü tekniğe ulaşabilirsiniz. Ayrıca sabun yapımına meraklı ve cüzdanı kabarık okuyucularımız için özel kurslar da düzenleyebiliriz. Hatta, hafta sonu yatılı sabun kursları bile olabilir, “alles inclusiv” tarafından.
Pek çok hobi için söz konusu olan durum sabun açısından da geçerli ve malzeme konusunda Türkiye pek de fazla fırsat sunmuyor. Ne yazık ki gerekli ve uygun malzemeleri sadece birkaç yerde bulmak mümkün. Biz Antalya’da yaşayan bir yabancı hanımın web sitesinden alışveriş ediyoruz. Bu siteye, http://www.tatlidilimler.com adresinden ulaşabilirsiniz.
Neyse, ilk iş kostiği karıştırmak tabii ki. Çünkü suyla bir araya geldiğinde hızla ısınıyor ve karıştırdığınız kabın içindeki suyu neredeyse kaynayacak hâle getiriyor. Kostik denen bu naneyle uğraşırken hiçbir yere sıçratmamaya, bulaştırmamaya dikkat etmek lazım çünkü zehirli bir nane. Elinize eldiven, gözünüze gözlük öneriyoruz; ailenizin sabun danışmanları olarak.
Kostiğinizi gereken ölçülere tam anlamıyla uyarak suyla karıştırın. Bu teknikte kostikli su karışımı soğumuş olarak kullanıldığı için kostiği kedilerin, bebeklerin, yetişkinlerin ya da ne yaptığını bilmezlerin ulaşamayacağı uygun bir yerde, dökülmeyecek şekilde durmasına da dikkat ederek soğumaya bırakın.
Kostiğimiz soğurken biz de yağlarımızla ilgilenmeye başlayabiliriz. Yağları birer birer ve miktarlarına dikkat ederek bir kapta toplayın. Bu aşamada tartınızın hassas ve her aşamada dara alma yeteneğine sahip bir şey olması çok işe yarıyor. Hindistancevizi yağı, Palmiye yağı gibi bazı yağları buzdolabında saklıyoruz biz, zira oda sıcaklığında erimeye başlayabiliyorlar.
Zeytinyağı, Hint yağı gibi yağların üzerine katı olanları da ekledikten sonra bütün yağlarımızı bir araya getirmiş oluyoruz. Bu yazıda fotoğraflarını gördüğünüz son çalışmada badem yağımız kalmamıştı ve biz de elimize ne geçerse ekledik ama toplam yağ ağırlığını değiştirmemeye özen gösterdik. (Bu arada, yazıdaki fotoğrafların birden çok denemeye ait olduklarını da belirteyim.)
Bu karışımın içindeki katı yağların erimesi için metal bir kaba koyup ocağın üzerinde ısıtabilir ya da bizim yaptığımız gibi yapıp, Ben Mari Sen Suzi yöntemiyle sıcak suda bırakarak eritmeyi de tercih edebilirsiniz.
Aradan zaman geçer…
Yağlarımızı erittik, kostiğimiz soğudu. Bu arada, Kahveler Pişti Gelin; Köpükler Taştı Gelin; Ey İyi Gün Dostları, Kötü Gün Geçti Gelin dizeleri eşliğinde kahveler içildi, dedikodular yapıldı, saksısı küçülen çiçekler yeni saksılarına dikildi. Gelen giden olmadı gerçi ama işe devam etme vakti çoktan gelmişti. Zaman kostik ve yağları karıştırma zamanı. Büyük ihtimalle detayını bilmediğim için yanlış yunluş yazıyorum ama (sanırım ben teoriden çok pratiğe yoğunlaşan biriyim) bu aşamada karışımımız hala zehirli ve herhangi bir şekilde bulaşmaması, sıçramaması gerekiyor (özellikle de sabunu bizim yaptığımız gibi mutfakta yapıyorsanız). Aman dikkat.
Güzel güzel karıştır kardeşim. Ohhh… Karıştıkça koyulaşacak… Bu aşamada koyulaşmıyorsa, bir şeyleri yanlış yapmış olabilirsiniz. Bu sorun genellikle ölçülerin tutmamasından dolayı çıkıyor ortaya. Ama hemen yılgınlığa kapılmayın çünkü bu koyulaşma işlemi epey bir zaman sonra da gerçekleşebiliyor. Fazla koyu ise biraz yağ ekleyerek kıvamını azaltmak mümkün ama fazla cıvık olduğunda ne yapılabileceğini ben bilmiyorum (onu da bi zahmet araştırıp yorumlara ekleyin o zaman). Sabununuz için dayanamayıp aldığınız Harem Geceleri, Manav Günleri falan gibi isimlere sahip egzotik esanslar falan varsa, bunları da şimdi ekleyebilirsiniz.
İdeal kıvamı şudur diye ukalalık edebilecek kapasiteye sahip değilim ne yazık ki ancak şu ana kadar gördüğüm başarılı çalışmaların kıvamı muhallebi kıvamından biraz daha kıvamlıcaydı. Bunları içinden kolayca çıkarabileceğiniz kalıplara koymak ideal olan. Yaratıcı olun… Biz yılbaşı hediyesi olarak gelen kurumuş incir kaplarını ya da Pringles kutularını kullandık. Ama şimdiye kadar kullandığımız kalıplar içerisinde en pratik olanı silikon kek kalıplarıydı. Sabunlarınız hala zehirli, aman dikkat!
Kalıbın içinde bir iki gün durduktan sonra çıkarabilirsiniz. Yaklaşık olarak bir ay kadar bekleyip kuruduktan sonra sabunlarınız banyoda kullanmaya hazır olacaklar. Bekleme süresini uzatırsanız, sabunlarınızın daha dayanıklı olmalarını da sağlayabilirsiniz. İşte sabunlarımızın son hâli:
Eh, sabun işini hallettiğimize göre, şimdi de ideal banyonun şartlarından bahsetmeye geçebiliriz.
İdeal banyo, en azından 10 günde bir yapılmalıdır.
İdeal banyo süresi, 4 dakikadan kısa olmamalıdır.
Banyo sırasında çorap ve iç çamaşırlarının çıkarılması önerilir; zira bu giysilerin bedende kalması sabunun nüfuzunu kısmen de olsa engelleyebilir. Her ne kadar çıkarılmayan çorap ve iç çamaşırlarının temizlendiğini iddia ederek bu yöntemi öneren kaynaklar olsa da, Dünya Sağlık Teşkilatı WHOA, verimli bir banyo için tüm bedenin çıplaklığını salık vermektedir.
Sabun kullanımı temel öğelerden biridir. Su altına girip ıslanmanın olumlu etkileri de gözardı edilemeyecek boyutlarda olmasına rağmen beklenen etkiyi elde edebilmek için sabun kullanmayı tercih ediniz.
Banyonuzu “baştan aşağı prensibi” doğrultusunda gerçekleştiriniz. Yani önce başınız, sonra bedeniniz, akabinde vücudunuzun geri kalanı ve en son olarak da ayaklar yıkanmalıdır.
Ayaklarınız zaten suyla bolca temas edeceği ve vücudunuzun üst kısmından akan paklandırıcı sabunlu sular ayaklarınızdan akıyor olduğu için, ayakların birden fazla kez yıkanıp aşındırılması önerilmez.
Çamaşır suyunun etkisi ve sağladığı hijyen uzun solukludur, ancak bulaşık ve çamaşır deterjanları narin cildinize zarar verebilirler.
Saçların iki kez yıkanması, bir sonraki banyonun daha uzun bir periyodda gerçekleştirilmesini mümkün kılabileceği için önemlidir.
Saçınızı ayda bir yıkamaya özen gösteriniz.
Banyonun ardından “Sıhhatler Olsun” temennisinde bulunulması âdettendir; bu geleneğin ölmemesine özen göstermekte fayda vardır.
Okuyup yorumlarda bulunan, banyoyla ve temizlikle ilgili deneyimlerini yazan ve sosyal mecranın türlü zeminlerinde okuduklarını paylaşanların daha geç kirlendikleri ve daha az banyoya ihtiyaç duyacaklarına dair kuvvetli rivayetler vardır ve bu rivayetler, Hezarfen Ahmet Çelebi’nin Geziname’sinde de yer almaktadır.